Muzaffer Cellek
Kitapta, felsefe de var. Bütün bilimlerden, yazarın mutfağında itinayla tencereye doğranarak konmuş Hazmedelim diye, yapıtlarını minik minik lokmalara ayırmış. İyi de etmiş.
Yurdun muhtelif yerlerinde Valilik yapan İsa Küçük, Bartın’dan sonra Merkez Valisi oldu. Halen aynı görevde olan Küçük, kitapları ile ünlü. Bunlardan “Halet Abla, Bütün Hürriyetler Serbest Bu Akşam”, Atlas ve Ateş, halen popülerliğini koruyor.
İsa Bey, kendi deyimi ile, kendi hudutları şöyle çizili: “Hoşgörülerden filizlenen şiir, günce ve anı türünde deneneler yazmakta, lise yıllarında başladığı öğrenciliğini sürdürmeye çalışmaktadır. Mutluluğun yaşanmaktan çok, yaşatmak sevinci ve insan kalmanın telif hakkı olduğuna inanmaktadır”
Zaten biz de ona gelecektik. Sevgili Küçük, demiyor muydu: “ Mutluluk, insan olmanın telif hakkıdır. Hep geç kalır” Bu onun, unutulmaz sözüdür. Amentüsüdür.
İsa Küçük’ü, bu kitabıyla, az daha tanıyamıyorduk. Felsefi ağırlığına, kendi ağırlığını da katmış olarak karşımıza çıkıyor bu kitabı ile. Esasında değil , dünya tatlısı ama, kendisi, satırlarıyle “zor insan” Onu anlamak, gönül vermekle ve de dikkatlerin en alasıyle satırlarına eğilmesi lazım. Dili tılsımlı. Satırlarında gizem tüter daima.
Dili ağdalı değildir. Konuya ucu sivri, ince keskin bir bıçak gibi girer ve hakimiyetini kor. O konu artık kaideleşmiştir. Erbabı bulsa, “Resmi Gazeteye” de girer, yayınlanır. Ki insanlar felsefe öğrenir hiç olmazsa.
Biz İsa Beyi biliriz. Ama bu sefer onu tanıyamadık. Bir arabada olduğunuzu düşünün. Nereye giderseniz gidin, helikopter sizi yukarıdan görebilir. Ancak birden çok çıkışlı olan bir tünele girerek, kolayca gözden kaybolabilir, çıkışlardan birini seçerek, bitişiğindeki ormana girerek izinizi kaybettirebilirsiniz. Tıpkı James Bond filmlerindeki gibi . Ama burada filmin ana teması başka.
Siz, tünellerin hangisinde olursanız olun, tepede “Helikopterdeki adam” sizi, bal gibi gözlemliyor. Siz, hayal görüyorsunuzdur.
İşte ! Küçük’ün en önemli vasfı, “Vur, fakat, dinle” nin tersine, “ “ilk önce dinle, sonra vur!” Hele bir açalım: Düşüncesi ne şairimizin? “Her şeyden evvel, aşkı konuşturuyor, hele hele siz, daha konuşmadan” İyi mi?
İsa Bey bu kitabında “ Aşk, şiirin, şairidir” diyor. Ama biz onu okurken, şairin huyunu bildiğimiz için, kurduğu cümlesini iyi düşünmek mecburiyetindeyiz. “Her halde, şair de, şiirin yaratıcısı oluyor” demeğe kalmadan, yazarımız kestirip atıyor: “ Aşk, şiirin şairidir” diye. Al bakalım, buradan yak. Kafalar karışmasın da ne yapsın?!
İşte! İsa Küçük’ün farkındalığı budur.
Durun hele, bitmedi. Şairimiz daha da neler diyor, bir ona bakalım. “Bu şiirin şairi aşktır.” İsa Küçük, öyle kolay okunup geçilemez. Daha durun, noktasını koymadı daha. Ve kitaptan bir şiir: “ÖZLEM”
“Mavi bir kelebeğiniz olacaktı / -kitap sayfalarının henüz arasında kurumamış / ben tam da orada duracaktım- / Dudağınızın değdiği yerde / Şemsiyenizi rüzgar ters çevirmişti de, kaçırdınız”
Aşk, herkeslerde, Herkeslerin dilinde. Yerlerde sürüm sürüm. İşte böylesi çıkışlar lazım. Onu da sevgili İsa Küçük yapmış.
“Aşk konuşuyor” Evet, “aşk konuşacak” Ne o ? İtiraz eden mi var? Bundan sonra aşk, öyle. “sere serpe “ konuşulmayacak. Te işte o ka!
Ne o? Sizin ikliminizde aşk yoksa, ne yapalım yani. vermeyince mabut, neylesin Sultan Mahmut” değil mi?
Geçiniz!
Sıradaki!
Henüz kimse yorum yapmamış, ilk yorum yapan siz olun.